| Yayınlandı
Tıbbi Genetik
Dahili Tıp Bilimleri

Dünya AIDS Günü, HIV hakkında küresel farkındalık yaratmak, bu durumla yaşayan bireylere destek olmak ve hayatını kaybedenleri anmak için her yıl 1 Aralık’ta tüm dünyada anılan önemli bir gündür. 1988’den bu yana sürdürülen bu uluslararası farkındalık hareketi, koruyucu sağlık davranışlarının önemini vurgularken, toplumların bu alanda ortak sorumluluk taşıdığını hatırlatır. Bugün, HIV’e ilişkin güncel bilgilerin paylaşılmasına, ötekileştirmenin azaltılmasına ve dayanışmanın güçlendirilmesine katkıda bulunan evrensel bir çağrı niteliğindedir. Aynı zamanda, bilimsel ilerlemelerin yaşam kalitesini nasıl yükselttiğini gösteren önemli bir fırsat sunmaktadır.
HIV (İnsan bağışıklık yetmezliği virüsü), bağışıklık sistemini hedef alan ve erken dönemde belirti vermeden ilerleyebilen bir virüstür; bu nedenle düzenli testler büyük önem taşır. Hastalığın kesin tedavisi olmamakla birlikte modern ilaçlar virüsün çoğalmasını durdurarak HIV’i yönetilebilir kronik bir duruma dönüştürmüştür. AIDS (Edinilmiş immün yetmezlik sendromu) ise enfeksiyonun en ileri aşamasıdır. Korunmanın temelinde düzenli test yaptırmak ve güvenli cinsel davranışları sürdürmek bulunur. Ayrıca, riskli temas sonrasında hızlı başvuru ile koruyucu ilaç tedavisinin başlatılması bulaşı önemli ölçüde azaltır.
Dünya genelinde HIV hâlâ önemli bir halk sağlığı konusu olmaya devam etmektedir. UNAIDS ve WHO’nun 2025 verilerine göre milyonlarca insan HIV ile yaşamaktadır ve yeni vakaların azaltılmasına yönelik küresel çabalar sürmektedir. CDC’nin aynı yıl yayımladığı raporlar, tedaviye ulaşımın arttığı bölgelerde viral baskılanmanın belirgin şekilde yükseldiğini göstermektedir. Bazı coğrafyalarda ilerleme kaydedilmiş olsa da eşitsizlikler halen devam etmektedir. Bu nedenle uluslararası kuruluşlar, erken tanı programları ve erişilebilir tedavinin tüm topluluklara yayılmasını hedeflemektedir.
HIV tedavisi yıllar içinde büyük ilerleme kaydetmiştir. 1990’larda çoklu ilaç kombinasyonları ciddi yan etkilere yol açarken, günümüzde daha güçlü, tolere edilebilir ve kolay kullanılan tek tablet rejimleriyle virüs etkili biçimde baskılanmaktadır. Erken tanı ve düzenli takip tedavi başarısında hâlâ kritik önemdedir; tedavi gören bireylerin yaşam beklentisi neredeyse normal seviyelere ulaşmıştır. WHO’nun 14 Temmuz 2025 açıklamasına göre uzun etkili Lenacapavir (LEN), yılda iki kez uygulanabilen bir PrEP seçeneği olarak önerilmiştir. CDC’nin referans gösterdiği çalışmalar, Lenacapavir’in PrEP’te HIV riskini %95–100’e varan oranlarda azalttığını göstermektedir. Bu özellikleriyle günlük hap kullanımına bağlı uyum sorunlarını azaltır. “Undetectable = Untransmittable (B=B)” ilkesi, modern HIV tedavisinin en önemli kazanımlarından biridir. Virüs düzeyi tedaviyle tespit edilemez seviyelere indiğinde yani B=B durumunda, cinsel yolla bulaş gerçekleşmez. Bu durum birey ve toplum sağlığını koruyan bilimsel olarak doğrulanmış bir gerçektir.
Global HIV Epidemisinin rakamlarla özeti durumun önemini göstermektedir.

HIV ile yaşayan bireyler, tanı aldıktan sonra belirsizlik, kaygı, korku ve geleceğe ilişkin endişelerle şekillenen yoğun bir psikolojik süreçten geçtiği çalışmalarla gösterilmektedir. Bu durumun sıklıkla sosyal izolasyon, özgüven kaybı ve kimlik sorgulamalarına yol açtığı bilinmektedir. Tanının ardından yaşanan duygusal dalgalanmalar, çevresel baskı ve damgalanma korkusuyla birleştiğinde bireyin ruh sağlığını ciddi şekilde zorlayabilir. Bu nedenle psikolojik destek hem tedaviye uyumun artması hem de günlük yaşama yeniden güvenle katılımın sağlanması açısından hayati bir rol oynar. İnsan Hakları perspektifinden bakıldığında ise HIV ile yaşayan herkesin ayrımcılıktan uzak, eşit ve onurlu bir yaşama hakkı bulunduğu unutulmamalıdır. Bu hakların korunması; sağlık hizmetlerine eşit erişim, gizliliğin sağlanması ve toplumsal dışlanmanın önlenmesi gibi temel ilkelerin etkin biçimde uygulanmasını gerektirir.
Aile, toplum ve sağlık çalışanlarının HIV pozitif bireylere yönelik sergilediği tutum tedavi başarısını ve bireyin psikososyal uyumunu doğrudan etkiler. Destekleyici ve kapsayıcı bir yaklaşım, damgalamanın azalmasına ve bireyin kendini güvende hissetmesine önemli katkı sağlar. Toplumsal önyargılar ve yanlış bilgiler ise pozitif bireyler üzerinde baskı yaratarak iş, eğitim ve sosyal ilişkilerde dezavantajlara neden olabilir. Bu noktada sivil toplum kuruluşları, doğru bilgilendirme, savunuculuk, hukuki destek ve psikososyal danışmanlık sağlayarak bireylerin güçlenmesinde kritik bir role sahiptir. STK’lar aynı zamanda toplumun bilinçlenmesine katkı sunarak ayrımcılığın azaltılmasına ve kapsayıcı sosyal politikaların hayata geçirilmesine aracılık eder. Toplumsal dayanışma hem bireysel iyilik hâlinin korunması hem de halk sağlığının güçlendirilmesi açısından vazgeçilmez bir gerekliliktir.
Dünya AIDS Günü, HIV’in hâlâ önemli bir sağlık sorunu olduğunu hatırlatarak farkındalığın artırılması, ayrımcılığın sona erdirilmesi ve HIV ile yaşayan bireylerin yaşam kalitesinin yükseltilmesi için verilen mücadelenin sürmesi gerektiğini vurgulamaktadır. Lokman Hekim Sağlık Grubu olarak, bu küresel mücadelenin bir parçası olduğumuzu; farkındalık, erken tanı, koruyucu sağlık hizmetleri ve toplum bilincinin güçlendirilmesi konusunda aktif şekilde destek verdiğimizi özellikle belirtmek isteriz. Ortak bilinç ve dayanışma, bu mücadelenin en güçlü araçlarıdır.
Dr. Ofcan OFLAZ
Lokman Hekim Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Genetik Anabilim Dalı