Pandemide Küresel Başarısızlığın Sağlık Sistemleri Açısından Kısa Değerlendirilmesi – Prof. Dr. Sarp ÜNER

Prof. Dr. Sarp ÜNER

Tıp Fakültesi

Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de Omikron varyantının hâkim olması COVID-19 pandemisini bir başka boyuta taşımıştır. Hemen her gün vaka ve ölüm sayılarında rekorlar kırılmaktadır. Her ne kadar vaka/ölüm hızında hızlarında azalma, aşılamada yaygınlaşma ve tedavide ümit veren bazı gelişmeler olsa da, 2022 Ocak sonu itibari ile küresel olarak resmi rakamlara göre vaka sayısı 400 milyona, ölüm sayısı 6 milyona yaklaşmıştır. Bu dönemde ülkemizde ise vaka sayısı 11 milyonu aşmış, ölüm sayısı 90 bine yaklaşmıştır. Önceden de vurguladığım gibi bunlar resmi kayıtlara göre vaka ve ölüm sayılarıdır. Gerçek ölüm ve vaka sayılarının bilimsel yöntemlerle yapılan projeksiyonlara göre açıklanandan 2-4 kat daha yüksek olduğu hesaplanmaktadır.

21. Yüzyılda üçüncü yılına girdi-ğimiz pandemi ile küresel olarak neden baş edemiyoruz?


Bu sorunun yanıtını bulmaya çalışırken “sağlık”, “sağlık hizmetleri”, “sağlık göstergeleri” gibi kavramların birçok faktörden etkilediğini; bireysel özelliklerin, sağlığın sosyal belirleyicilerinin ve toplumsal farklılıkların önemini göz önünde bulundurmak gereklidir. Bunların hepsini bu yazıda irdelemek olası olmadığından, soruyu sağlık sistemleri açısından kısaca yanıtlanmaya çalışacağım.


Dünyada sağlık sistemleri çok çeşitlidir. Bu çeşitliliğe karşın pandemide başarısız olan ülkelerin bazı ortak özellikleri mevcuttur. Dünya Bankası yönlendirmesiyle tek tip elbise gibi sağlıkta reform uygulanan ülkelerin hemen tümünde COVID-19 salgını ile mücadelede başarısızlık yaşanmıştır.


Pandeminin erken dönemlerinde başarısızlık yaşanmayan ülkeler, sağlıkta reform uygulanmayan ülkeler ile SARS salgınından ders çıkarmış ülkelerdir. Ancak SARS’dan etkilenen ülkelerde pandeminin başlangıç döneminde COVID-19’a karşı hızlı ve etkili yanıtlar geliştirilirken, zaman ilerledikçe bu ülkelerde de yetersizliklerin ortaya çıktığı izlenmiştir.


Başarısız olan ülkelerin bir başka ortak noktası, aşırı uzmanlaşmaya ve ileri teknolojiye ağırlık vererek sağlık hizmetlerinde koyucu ve engelleyici hizmetleri geri planda bırakmaları ve daha maliyetli, daha fazla kar sağlayan tedavi ve rehabilitasyon hizmetlerine ağırlık vermeleridir.

Başarısız olan ülkelerin bir başka ortak noktası ise salgınla mücadelede son kale olan üçüncü basamak ve yoğun bakım ağırlıklı bir yaklaşım tercih etmelidir. Salgında temel amaç hastalığın bulaşın kesilerek yayılmasının önüne geçmek, yani enfeksiyon zincirini kırmaktır. Bunun için yapılacaklar sırasıyla;


• Birinci basamak tarafından yapılacak filyasyon çalışması ile temaslıların bulunması ve izolasyon önlemlerinin alınması,
• Başta temaslılar olmak üzere riskli gruplara test yapılarak şüpheli vakaların erken saptanması,
• Bölgeye özgün alınacak önlemlerin belirlenmesi ve bunların yaşama geçirilmesi için olanakların güçlendirilmesi,
• Salgının boyutunun şeffaf olarak toplum ile bilimsel verilerin de bilim insanlarıyla paylaşılması
• Toplumun örgütlü tüm güçleri ile salgının kontrol altına alınması, yerel yönetimlerin çalışmalara aktif katkı vermesi olarak sıralanabilir.

Yukarıda açıklandığı gibi en etkin yöntem salgının sahada yönetilmesidir. Pandemi ile mücadelede başarısız olan ülkelerin hemen tamamında salgın sahada ya da birinci basamak sağlık kuruluşlarında değil, doğrudan hastanelerde karşılanmıştır. Salgınlarda sadece hastane odaklı yaklaşımla mücadele edilemez. Mutlaka basamaklar arası iletişim ve koordinasyon çok iyi sağlanmalıdır. İçinde bulunduğumuz pandemiye küresel olarak hazırlıklı değildik. Bugün yaşadıklarımız sonucunda sanırım hepimiz aynı fikirdeyiz. Hazırlıklı olmamak, sadece salgınla mücadelede yetersiz mali kaynak, araç, gereç kısıtlılığından ibaret olmayıp, bunlardan çok daha önemli geçmişten gelen bir dizi yanlışı da içermektedir. Yetersiz sağlık sistemleri, sağlık hizmetlerine adaletsiz erişim, en savunmasız grupları arasındaki aşırı sağlık, sosyal ve ırksal eşitsizlikler ve kötü yönetim pandemideki olumsuz tablonun nedenlerini en iyi açıklamaktadır.


Pandemi mücadelesi dinamik bir süreçtir ve ba-şarılı bir yönetim pandemi sırasında oluşabilecek değişikliklere uyum gösterebilmelidir. COVID-19 pandemisinin daha uzun süre küresel bir sağlık sorunu olarak devam edeceği açıktır. Süreç içinde soru ve sorunların şekil değiştirmesi de olasıdır COVID-19 pandemisine karşı olan hazırlıksızlık ve mücadele süreçlerinde yaşanan başarısızlıklar dünyanın tümünü kapsayan bir birlikteliğe gereksinim olduğunu ortaya koymuştur. Bu birliktelik hem hazırlık hem de mücadele aşamasında kaynakların, bilginin, verinin ve araçların ülkeler arasında paylaşımını gerçekleştirme konusundaki taahhütleri yasal olarak da bağlayıcı bir çerçevede sağlayabilmelidir. Pandemide tek taraflı bir mücadele ile başarılı olunamadığını hepimiz görüyoruz. Yerel, ulusal ve küresel olarak birlikteliğin sağlanması, mevcut ya da geliştirilen teknoloji ve aşı/ilaç tüm kaynakların adil bir şekilde, yüksek riskli gruplar başta olmak üzere, paylaşılması başarının anahtarı olarak karşımızdadır.