Kış Yüzünü Gösterdi: Buna Hazır mıyız? Prof. Dr. Şükrü Volkan ÖZGÜVEN

| Yayınlandı

Prof. Dr. Şükrü Volkan ÖZGÜVEN

Tıp Fakültesi

Havalar soğudu. Bizleri neler, kimler bekliyor? Malum, tehdidi öğrenmeden önlem alınamaz. Konuya girmeden, izninizle, kısaca önemli bir bilgi verelim: Dünyada yaşayan bütün insanların %90’ından fazlasında ağız içindeki mikroplar hemen hemen aynı çeşitlilikte ve yoğunluktadır. Ancak, bu “mikroptan zengin bölgenin” birkaç santimetre aşağısından başlayan nefes borusundan itibaren akciğerlerin en ücra köşelerine kadarki bölge, mümkün olabildiğince mikropsuz halde tutulur/tutulmalıdır. Bunu da nefes borusunun başlangıcından itibaren, hareketli tüycükler sağlar. Ağız içindeki mikroplar doğal olarak soluk borusuna akarlarsa da bu tüycükler bunları ağız içerisine fırçalarlar ve o bölge ve daha aşağısındaki akciğer dokularını mikroptan arındırırlar. İşin normali bu…

Peki, kışın gelmesi ile bu bil-ginin ne alakası var? Soğuk… Soğuk, bu tüycükleri felç eder. Artık, ağzımızdan solunum yolumuza doğru akmakta olan ağız mikropları gerisin geriye, ağzın içerisine fırçalanamaz. Sonuç: Mikroplar akciğerlerimizde, taze havanın vücudumuza girmesini sağlayan keseciklere hiçbir dirençle karşılaşmadan yayılırlar. Bunun sonucunda vücudumuz oksijensiz kalır. Sonuçta ateş yükselir, öksürük, nefes darlığı, çoğu zaman kanlı olabilen bol miktarda balgam çıkarma ile ve bazen de, ne yazık ki, ölümle sonuçlanan sevimsiz bir süreç yaşanır. Bu hastalığa zatürre (tıp dilinde pnömoni) diyoruz.


Bundan nasıl korunabiliriz? Öncelikle mevsime, yani hava sıcaklığına uygun şekilde giyineceğiz. Vitamin deposu olan sebze ve meyveleri sofralarımızdan eksik etmeyeceğiz. Olabildiğince stresten uzak durarak savunma (bağışıklık) sistemlerimizi ayakta tutacağız. Acaba bu kadarı yeterli olacak mı?

Bunları yapmadık, üstelik uzunca bir süre soğukta kaldık; artık solunum yolundaki tüycüklerimiz düzgün çalışamıyor. Bu durumu fırsata çeviren en önemli mikrop, ağız içerisinin daimî üyesi olup, büyük bir sabırla insanın “soğukta kalma” hatasına düşmesini bekleyen pnömokok bakterileridir. O zaman soğuktan olduğu gibi bundan da korunmalı mıyız? Evet. Peki, nasıl? Aşı ile… Sevgili halkımız bu aşıyı zatürre aşısı olarak isimlendiriyor. Haklılar da…

Günümüzde ulusal çocukluk aşı programında da bulunan bu aşıyı özellikle ve koşulsuzca 65 yaşın üzerindeki herkese, dalağı ameliyatla alınmış/alınacak hastalara, karaciğer, kalp ve akciğer hastalığı olanlara, şeker hastalarına vb. risk altındaki bireylere uygulamak gerekir. Bu aşı, omza, enjektör iğnesi ile, duruma göre bir veya 6-12 ay ara ile iki kez uygulanır. Dalak hastalığı/yokluğu durumunda ya da lösemi, lenfoma ve bağışıklık yetmezliği hastalıkları olanlarda ilk aşı programından sonra beş yılda bir hatırlatma aşısı yapılması gerektiği unutulmamalıdır.

Bu önlemler yeterli oldu mu? Hayır. Öksürük, aksırık ile bulaşan “kış mevsimi mikroplarına” karşı da hazırlıklı olmalıyız. Çok ilginçtir; bu mikroplar, insan solunum yollarında tutunabilmek ve orada yaşayabilmek için solunum yollarımızdaki bu hareketli tüycüklerden kurtulmaları gerektiğini bilirler. Sonuç olarak, aynen soğuk havanın yaptığı gibi, bunlar da tüycükleri felç ederler. Bunlardan en önemlisi, kış aylarının müdavimi olan, grip virüsüdür. Bu mikrobun en önemli özelliği, her sene kılığını az veya çok değiştirmesidir.

Bu nedenle, bu yılki grip mikrobuna karşı geliştirdiğimiz bağışıklık, bizi bir sene sonrasında karşılaşacağımız mikroptan koruyamaz. Bu sorunun çözümü yok mu? Var tabii ki: Her yıl, o yılın Ekim ayında, o yılın mikrobuna karşı omzumuzdan iğne ile yapılan (inaktif) aşı ile aşılanmak. Peki, kimler her yıl bu aşıyı yaptırmalı? Kronik akciğer (ör. astım, kronik bronşit vb.), böbrek, karaciğer ve şeker hastalığı olanlar, bağışıklık sistemini baskılamaya yönelik tedavi altında bulunanlar, kanser tedavisi görenler, devamlı aspirin kullanmak zorunda olanlar, gebeliğini kış aylarında geçirecek olan kadınlar, altı aydan büyük beş yaşından küçük çocuklar ve hastalarla sürekli yakın temasta olan ve dolayısıyla kendi grip hastalıklarını bu hastalara bulaştırma riski taşıyan sağlık personeli mutlaka yıllık olarak grip aşısını yaptırmalıdır.


Uzun lafın kısası, eğer bu iklim koşullarında ve bu mikroplarla içiçe yaşayacaksak, bu oyunu kurallarına göre oynamalıyız.
Sağlıklı günler dileriz.